Psikoterapi Sayesinde Gerçek Potansiyelinde Yaşamak
Nefes aldığı müddetçe hiç bitmeyecek ihtiyaçları vardır insanın, kendisini gerçekleştirmek de bu ihtiyaçların son basamağıdır. Başlı başına biricik olan bireyin, kendisi ile olan savaşının dinmesi, potansiyelini ortaya çıkarabilmesi ve çevresiyle ilişkilerinin daha derin ve gerçekçi olmasıdır bu ihtiyaç alanı. Hayatı ve yaşadıklarımızı anlamlandırmaya başladıkça, dışarıda aradıklarımızı içimizde yeşerttikçe bir hayli keyifli olan yolculuk; insanın kendisini keşfe çıktığı terapi sürecidir.
Psikoterapi’ye giden kişi “sorunlu” ya da “kusurlu” değildir; aksine bireyin kendisine ve gelişimine önem verdiği, potansiyelini ortaya çıkarmak istediği anlamına gelir. Düşüncelerimizin, duygularımızın ve davranışlarımızın altında yatan belki de farkında dahi olamadığımız “gerçek” motivasyonlarla tanıştırır bizleri terapi süreci. Yargılardan ve eleştiriden uzak, danışanın paylaşmak istediği her şeyin şeffaf bir şekilde konuşulduğu güvenli bir alandır.
Bireysel Psikoterapi
Bireysel psikoterapi, danışanın terapistiyle 50 dakikalık seans boyunca gerçekleştirdiği; kişinin iç dünyasını, çocukluk ve ergenlikten getirip çözümleyemediği yaşantılarını, aile dinamiklerini ve güncel ilişkileri gibi konuları kapsayan yenileyici ve dönüştürücü bir görüşme türüdür.
Bu süreçte, kişinin paylaşıp çözümlemek istediği her konu karşılıklı güven çerçevesinde konuşulur. Bireysel terapi ile birey, yaşama daha işlevsel bir bakış açısıyla bakabilir. Karşılaştığı veya karşılaşabileceği, ona stres yaşatan ve sıkıntı veren durumlar karşısında kullanabileceği yeni sağlıklı başa çıkma becerileri kazanabilir. Bireysel psikoterapi sayesinde kazanılan veya geliştirilen iç görü ve farkındalık ile danışan hayatının her alanında olumlu gelişmeler sağlayabilir.
Bireysel terapide hedeflediğimiz; kişi stres gibi olumsuz duygular ve yaşantılar deneyimlediğinde başa çıkma kanallarının güçlendirilmesi, alternatif yollar bularak daha yapıcı çözümler keşfetmesi, çocukluk ve ergenlik zamanlarından edindiği kök inançlarının işlevselliğini değerlendirerek ona zarar veren otomatik düşünce ve tepkilerini fark etmesini sağlayıp bunların yerine sağlıklı ve işlevsel olanları koymaktır.
Danışan akut bir döneminde ya da içsel boşluk yaşadığında bireysel terapiye başvurduğu gibi psikolojik bozukluklar deneyimlediğinde de semptomları kontrol altına alabilmek, içsel kaynaklarını güçlendirmek ve farkındalık kazanarak ileride yaşanabilecek nüksetmelere karşı başa çıkma yöntemleri kazanmak için terapiden yüksek ölçüde yarar sağlayabilir.
Bireysel terapi sayesinde kişi varoluşuyla ve geçmişiyle barışabilir, melankoliden uzakta ve farkındalıkla anda kalabilen ve potansiyelini ortaya çıkarabilen bir birey haline dönüşebilir. Hissetmek ve olmak istediği kendiliğine yakın, kendisiyle zaman geçirebilmekten keyif alan daha derin ve gerçekçi ilişkiler kurabilen birey olabilmesi semptomlarının kaybolmasının çokça ötesindedir.
İnsan geçmişte yaşadığı veya güncel olarak içinde bulunduğu ilişkiler yüzünden psikolojik rahatsızlık yaşayabildiği gibi yine terapistiyle kurduğu terapatik ilişki içerisinde iyileşebilir.
Ergen Terapi
Ergenlik kişiliğin oluşmasında çocukluk dönemi kadar önemlidir. Bu dönem fiziksel, psikolojik ve sosyal değişimlerle karakterizedir. Ani ruh değişimlerinin yaşandığı bu dönem aslında kimlik arayışının ve bireyselliğe geçiş sancılarının bireyi strese sokmasından kaynaklıdır. Artık çocukluktan çıkan birey, tam olarak yetişkin de sayılmaz ve bu arada kalmışlık doğal olarak kişiye sıkıntı verir. Ergenlik dönemi sadece ergen birey için değil ona bakım veren çoğunlukla anne ve baba için de epey zorlu bir süreçtir. Ergen birey aidiyet ihtiyacını karşılamak için dikkatini ve verdiği önemi ailesinden ilk kez arkadaşlığa yöneltir ve bu dönem cinsel kimlik keşfi için de ergen bireyin arayış içerisinde olduğu bir süreçtir.
Hatırlamakta fayda var ki ergenlik dönemi her bireyin kendisine hastır ve o birey özelinde ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu dönem içerisinde yaşanan değişimler takvim yaşından çok kemik yaşıyla alakalı olduğu için birey kendini akranlarıyla kıyaslamamalıdır. Ergenliğin başlaması ve bitmesi; cinsiyet, kilo, ırk, ebeveynlerin ergenlik seyri, doğum ağırlığı, bireyin beslenme şekli, spor ve aktif yaşamı, sosyal ve psikolojik durumuna göre değişebilmektedir.
Vücudunda ve duygu durumunda daha önce hiç deneyimlemediği şeyleri yaşamaya başlayan ergen bu süreçte boşlukta hissedebilir, kendini başkalarıyla sıkça kıyaslayabilir ve özellikle de akranlarının deneyimlediği henüz kendisinin deneyimleyemediği durumlardan dolayı kendisini yetersiz hissedip melankoli yaşayabilir. Ayrıca bu süreçte kimlik arayışı ve arkadaşlığa verdiği önem had safhada olacağı için akademik düşüşler yaşayabilir ve sıkça asi davranabilir. O sırada ergenin öfkesi çevresinden ziyade bu geçiş döneminin yarattığı karmaşan kaynaklıdır ve hem ergen birey hem yakınları için sabır gerektiren bir süreçtir.
Ergen terapi, ergeni karmaşık ve onu strese sokan duygulardan korumak, farkındalık kazandırıp doğru şekilde bilgilenmesini sağlamak ve yaşanabilecek olumsuzlukların en minimuma çekilmesi için büyük önem taşımaktadır. Ayrıca terapi sayesinde ergenlik döneminde artan risk alma davranışlarının da büyük ölçüde önüne geçilebilmektedir. Bu fırtınalı olarak adlandırabileceğimiz dönemin hem ergen hem de ailesi için hafifletilmesi ergen ile yapılan terapi ile sağlanabilmektedir.
Hem akademik hem sosyal alanlarda başarı için ergen bireyin kendi güçlü yönlerini keşfetmesi açısından ergen terapisi ile birlikte aile içi iletişimin de çok önemli olduğunu unutmayın.